20090802

Başlığın Adını Koymuştum Da, Sildim



Önce şarkıdan bahsetmek gerek. Hatta ondan önce gruptan. Yapmayacağım. Biliyorum, bir girersem çıkamam içinden. Böyle olunca da hem Kemal isyan eder, "Ohoo ben de müzik yazılarımı buraya koyarım o zaman, haksızlık var." diye ve ben de onun dinlediği pataküte müziklere tahammül edemez, ondan aldığım ne varsa yerine koyar giderim. Hem de asıl söylemek istediklerime sıra geldiğinde yorgun ve bitap düşmüş olur kısa keserim, vakit kaybından ibaret olur bu yazı. Bilen bilir zaten problemimi, ızdırap çeker ve çektiririm uzun konuşmalarımda. Anlattığım konuyu sonsuz sayıda başka konuların çarpımı olarak düşünerek çarpanlarına ayırır, her birinin de köküne inerim. Ayrıntının ayrıntısının ayrıntısının ayrıntısını konuşurken bulurum kendimi. Eskiden böyle değildim, çok akıcı konuşurdum, sonradan böyle oldum. Şu anda da mesela, bunun nedenini anlatmak geliyor içimden ama tutuyorum kendimi, yapmayacağım.

Yine de bazı notlar vermek isterim şarkıyla ilgili. Yukarıya klibi koyduysam, bu sorumluluğu taşıyorum demektir. Sorumluluk değil de, yani neden vermeyeyim ki? Of, neyse işte! Paul McCartney ilginç adam. İlginçten öte, başarılı tabii. 12 Eylül 1963'ten, 14 Eylül 1997'ye kadar tam 34 yıl boyunca (aslında tam 34 yıl boyunca değil, 2 gün de küsurat var) Ada'nın en çok satan single'larında ismini görmek mümkün. The Beatles döneminde John Lennon'la birlikte yazdığı "She Loves You" ve onun sesiyle destek verdiği, benimse hiçbir zaman samimi bulmadığım Afrika'ya yardım projelerinin Avrupa ayağı Band Aid'in "Do They Know It's Christmas"ının arasına bir de The Beatles'ın dağılması sonrası eşi Linda ve eski The Moody Blues gitaristi Denny Laine ile birlikte kurduğu The Wings'in, iki milyon satan en büyük hitini sıkıştırmış: Mull of Kintyre.

Hikâye şöyle. 1960'ların sonunda, önce menajer Brian Epstein'ın ölümü sonrası John Lennon'ın isteksizliği, ardından yine Lennon'ın eşi Yoko Ono'nun gruba her konuda müdahele etmesi sonucunda The Beatles üyeleri arasında problemler baş gösteriyor. Bu problemlerin üstesinden gelinemeyince de nihayet 10 Nisan 1970'te grup resmi olarak dağılıyor. Bu ayrılık Paul McCartney'i dağıtıyor adeta. McCartney, bir bunalım dönemi yaşıyor. Yaşama amacını kaybediyor. Tüm gece ayakta kalıp, gündüzleri yatakta geçiriyor. Tıraş olmayı bırakıyor, sürekli İskoç viskisi içmeye başlıyor. Giderek ruhen çöküşe sürükleniyor, kendisini tamamen gereksiz hissediyor. Ve sonunda, deliliğin kıyısındayken, her şeyden uzaklaşmaya ihtiyacı olduğuna karar veriyor. Dağların, dağların arasından yükselen sislerin, temiz havanın, doğal yaşamın içinde, gizlilik içinde bir hayatı seçiyor. Ve aradığını İskoçya'da, Kintyre'da buluyor.

Kendine güvenini yeniden kazanmasını sağlayan Kintyre için daha sonra bir şarkı yapmak istiyor Paul McCartney. Amacı büyük bir hit yakalamak değil, sadece Kintyre'a olan sevgisini notalara dökmek istiyor ve bu şarkı ortaya çıkıyor. Adından da anlaşılabileceği gibi Mull of Kintyre, İskoçya'nın güneybatısındaki bu yarımadanın en güneybatısındaki burnu. Aslına bakılırsa ben adından anlamıyorum. Anlayan da İngilizceyi yalamış yutmuş, anadili kadar iyi öğrenmiş demektir, helal olsun. Bir dilde en son öğreneceğim kelimedir herhalde, burun. Coğrafi terim olarak elbet.

Değil de...

Ben yine planladığımdan çok farklı bir yolda ilerliyorum. Bunu daha sıkça yapacağım sanırım. Sohbet doğallığında bir sayfa burası, önceden belirlenmiş katı kurguların üzerinden yazılan makalelerden ziyade konuşur gibi yazmayı tercih edeceğim. Öbür türlü, okuyan ızdırap çekmiyor belki ama onun payına düşen ızdırabı da ben çekiyorum. Yo, hayır, bu benim hayalimdeki blog ise burada buna izin vermeyeceğim.

Diyeceğim şuydu ki, benim de bir Kintyre'a ihtiyacım var şu dönem. Faul McCartney amcam istediği kadar travma geçirsin, cebinde parası var, başını alıp gidiyor kendine yeni bir hayat kuruyor. Adamın pençesine düştüğü alkollü içki dahi en pahalısından, İskoç viskisi. Yemişim öyle travmayı. Biz öğrenciyiz, çulsuzuz, cebimizde kalan son paranın üstüne yarım milyar borç eklemiş kombine almışız, o da ortak! Hadi bakalım git gidebiliyorsan Kintyre'a. Kafanı mı toplarsın, travmanın allahını mı yaşarsın git de gör...

Kintyre puşta yakışır, bize Kibbutz yaraşır!

İşbu yazı, aslında Kibbutzlar hakkında yazılacaktı. Başlığı da Kintyre vs Kibbutz olacaktı. Olmadı. Önümüzdeki yazılara bak'ıcaz...

1 yorum:

pclion dedi ki...

Daha yazıyı okumadım ama etiket ilginç olmuş. :)