20090902

Bana Kısayol Yarat


Abicim bak, Bakırköy'de çarşı yolu üzerinde bir dükkan kirası ne kadar? 200 sims falandır diyelim, bunun elektiriğiydi suyuydu faturasıydı o da aylık 100 sims falan gelsin yuvarlak hesap, 300 sims aylık maliyet. Koy üstüne çalışanların ücretlerini 400 sims. Bak biz yiyoruz bu yemeği burada 1 sims para bırakıyoruz. Günde 50 hesap gelse böyle, işlek yer burası, gelir, 50 sims. Çarp 30 ile, ayda 3500 sims eder masrafları düşünce 3000'den fazla para kalıyor.

Cem Yılmaz'ın gösterilerinde bol kullandığı malzeme olan insanımızdan bir geyik muhabbeti versiyonu bu yukarıdaki. Hani şu, uzak mekiğinde kaptan yol boş, kaptır gitsin diye adamın arkasında duran Türk. Zaten G.O.R.A. ve A.R.O.G'da başrolde oynadığı tip de bu tarz bir şey.

Al hocam 300 kilo elmayı, çık pazarda sat. Bak pazar yeri kirası şu kadar, 200 kilosunu satsan kâra geçersin geriye kalan 100 kilo da kaymağı olur.

Bizim göze çarpan özelliklerimizden biri de, kolay yoldan para kazanma sevdasıdır. Yattığı yerden para kazanmaya meraklı, Piyango'nun faizi ne kadar getirir hesabı yapmayı seven toplumuz. al 10 tane lüks daire kirası ile geçin edebiyatı yapmaktan büyük zevk alırız. Ben de en son geçen sene coşan sayısal lotonun günlük faizini hesaplıyordum mesela, neler yaptım o parayla. Iron Maiden ve Metallica ile Avrupa turları, sevgilimin ara tatillerinde ve resmi tatillerde yurtdışı kaçamakları, Galatasaray'ın oynadığı her maça gitmek, özellikle Avrupa kupası deplasmanları. Tabi ye iç gez, insanın metabolizması tepki verir bu rahatlığa(uçakla gidip arabayla gezeceğim tabi), onun için spor yapmak, kilo almamak sağlığı korumak lazım. Kendime ufak çaplı spor salonu yapardım. (Bu arada yanımda arkadaşla atari geyiği yapıyorduk, evime tilt salonu yapardım!)

Bakın bu yazıda bile insan başlıyor düşünmeye akıp gidiyor, bunları da bilinçli yazmadım hepsi o an aklımdan geçen hayallerdi.

Bu piyango hayalleri ile meraklı olduğumuz kısa yoldan para kazanmak birbirine bağlı. Ya popçu olacaksın ya topçu mentalitesi diyelim buna. Bu sözü söylemekteki amaç, kolay yoldan para kazanmak. İnsanlar eğlenmek için şarkı söylüyor ve top oynuyor. Halbuki topçuluktan ve popçuluktan büyük paralar kazanmak için çok çalışmak gerekiyor, her şeyin bir bedeli var. Evet ulusal müzik kanallarında gördüğümüz şarkıcı bozmaları ne diyeceksiniz, ama onlar da o kıyak işi yapmak için çevre edinene kadar çok emek harcıyorlar. Ya da harcamıyorlar mı? Evet aslında bu şarkıcı bozmalarını istisna tutabiliriz.

Kısa yoldan köşeyi yırtma olayı, her zaman zengin olmak anlamına gelmiyor. Kısa yoldan hayatını garantiye de alabilir insan, özellikle Türkiye'de, özellikse kadınsa. Hem lisede, hem üniversitede gördüm örneklerini. Anadolu Meslek Lisesi'nde okudum, üniversitede de bilgisayar programcılığı okudum. İkisi de mesleki eğitim veren kurumlar değil mi. Bunların ikisinde de, sanki açıköğretime geliyormuş, maksat diplomam olsun gibi davranan kızlar vardı. Liseyi bitirip evlenenler, üniversitede bilgisayarla alakası olmayıp, yakışıklı erkek kovalayıp alışveriş yapma peşinde olanlar... Bu da aynı mantığın ürünü, evet eskiden okuma imkanı yok, adetler, gelenekler vs. genç yaşta evleniyordu kızlar. Fakat büyük şehirde büyüyüp, modern eğitim imkanlarına sahip olan, liseye üniversiteye giden kızlar eğer okulları biter bitmez evleniyorsa işte bu koca bulmak olur. Koca zenginse de kaymağı olur işin.

Bu yazıya geçen hafta başlamıştım ama yarım kalmıştı. Bugün arkadaşla yine bunun geyiğini yaparken tam tersini konuştuk. Bu şirketteki tuvalet masrafı ne kadardır? Hemen başladım, günde 10 paket havlu peçete gitse... Yani sadece para kazanma hayalleri de olmuyor.

Belli mesleklere de bu açıdan(kıyak iş) yaklaşan çok kişi var. Mesela ilk örnek, karikatüristler. 2 gün kasıp çiziyorlar geri kalan 5 günde yatıyorlar genellemesi çok yaygındır mizahçılar da kendi karikatür ve yazılarında bunu ara sıra dile getirirler. Fakat insan kendi kendine yazdığı bir günlüğe bile bazen yazacak bir şey bulamazken, ulusal çapta basılan bir mizah dergisine karikatür, yazı falan hazırlamak ve bunun çok kapsayıcı olması gerekliliğini düşünmek bile insanda bir stres yaratıyor. Aynısı gazetelerdeki gerçek köşe yazarları için de geçerli. Devamlı bürokratlarla gezip bunları yazan veya gittiği lokantayı anlatan yazarlar değil, gerçekten uzman olduğu alanla ilgili devamlı bir fikir üreten, yazan yazarlar. Bunlar için de evde yatıp televizyonda haberleri izliyorlar, sonra iki satır yazıyorlar denir. Herkes Reha Muhtar değil be canım. Futbolcular da günde 2 saat antrenman, haftada 1 maç, geri kalanı keyif ve zevk. Çık sen 25bin kişi önünde futbol oyna da göreyim. Öğretmenlerin de işi iş, yılda 2,3 ay tatil. Ama ilkokul olsa çocuklar, ortaokul lise olsa ergenler, 30-40 tane öğrenci ile uğraş dur bütün gün. Evde kendi çocuğuna bakarken hayattan kopan insanlar var.

Ha ben bunları yazıyorum iyi güzel de yarın yine konusu açılır öğretmenlik de kıyak iş yılda 2 ay yatıyorsun oh derim o ayrı. Zaten ben futbolcu da olacaktım ama genç takımdayken çok zayıftım, yoksa şimdi tam da hafta ortası, boğazda çay içiyordum.

0 yorum: